Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem imam Ali hakkında buyururki ; Seni sevenler ölürken hasretle ölmez,kabirde korkmaz ve tek kalmaz,kıyamet günü dehşete düşmez. Bu onlara yeterlidir. Tarih-i Bağdad c4 / 102,Lealil Masnua (Suyuti) s 64,Yenabi ul Mevedde
   
  ALEVİ İSMİN VAR ALEVİLİGİ YAŞİYONMU PEKİ
  HZ,ALİ İLE İLGİLİ AYETLER
 
Sevgili Arkadaşlar, İmam Ali'nin velayetini bütün insanlar üstlenmiştir, her kim onun velayetini inkar ederse, ahirette kaybedenlerden olacaktır... İmam Ali'nin velayeti haricinde, kılınan namaz, tutulan oruç, yapılan cihadın tümü faydasızdır... Bunlarla ilgili birkaç hadis sunuyorum... Göklere, Yeryüzüne ve Dağlara Sunulan Emanet Nedir? 1. Ayet: “Gerçekten biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve korkup titrediler. Onu, insan yüklendi. Doğrusu insan, pek zalim ve cahil oldu.” (Ahzab 72. Ayet) Ebi Abdillah (İmam es-Sadık) buyurdu ki: “Gerçekten biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve korkup titrediler. Onu, insan yüklendi. Doğrusu insan, pek zalim ve cahil oldu.” O Emir’ül Müminin Ali’nin velayetidir. (el-Küleyni “el-Kâfi” C.1, S.413 Dâr’ül Kütüb el-İslamiyye 1365 H. Tahran Bas./ el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.24, S.275; C.23, S.280; C.36, S.150; C.41, S.17 / Muhammed bin el-Hasan bin Furuh es- Saffâr “Besâir’üd Deracât” S.76 / es-Seyyid Şeref üd-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” S.460) 2. Ayet: “Vakifûhüm innehüm mes’ûlûn” Meali: “Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat Süresi 24. Ayet) a) Resulullah (saa) bu ayet için şöyle buyurdu: “Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir” (el-Haskani’ nin “Şevahid’ et-Tenzil” c.2, s.106 / Yenabi ul Mevedde s.238, 296 / İbni Hacer’in “es-Sevaik’ul Muhrika” s.89) b) “Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat Süresi 24. Ayet) bu ayet için Ebu İshak dedi ki: Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir, Sırat köprüsünden ancak Ali bin Ebi Talib’in velayetini kabul edenler geçebilecek. ( el-Menakib-i Hüvarezmi s.195) 3. Ayet: “Sümme letüs’elünne yevmeizin anin naîm” “Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür Süresi 8.Ayet) Bu ayet için İmam Cafer es-Sadık şöyle buyurdu: Nimetler, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib’ in velayetidir. (Süleyman el- Kunduzi’ nin “Yenabi ül Mevedde” s.111 / Hüseyin eş-Şâkiri “Ali Fil-Kitâb ves-Sünne” C.1, S.355 / İbn’il Halviyye “İrab Selasin Süre” s.172 Mısır Bas.) 4. Ayet: “Feezzene müezzinün beynehüm en lanetullâhi alaz zâlimîn” Meali: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.(Araf Süresi 44. Ayet) el-Hakim el-Haskani senedinde Ebi Salih’ten, o da İbn-i Abbas’ tan, Hz.Ali (as) şöyle buyurdu: Benim Allah’ın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır. (Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.101) 5. Ayet: “Ves’el men erselnâ min kablike min rüsülinâ...” Meali: “Senden önceki peygamberlere sor...” (Zuhruf Süresi 45. Ayet) İbn-i Abdül Birr dedi ki: Resulullah (saa) isra gecesinde miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki: Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’ in velayeti üzerine gönderildik. (el-Künci "Kifayet' üt Talib" s.25 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.121 / el-Haskani'nin "Şevahid'üt Tenzil" c.2, s.156 / el-Tabari' nin "Zehair' ul Ukba" s.69 / el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz' ul Ummal" c.6, s.156 / el-Heysemi' nin "Mecma' üz Zevaid" c.9, s.108 / Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.82) 6. Ayet: “Hünâlikel velâyetü lillâhil hak...” Meali: “Velayet hak olamahsustur.” (Kehf Süresi 44. Ayet) Abdurrahman bin Kesir dedi ki: İmam Cafer-i Sadık (as)’a Allah’ın bu buyruğu: “Velayet hak olan Allah’a mahsustur.” hakkında sordum. Buyurdu ki: Emir’ül Müminin Hz. Ali (as)’nin velayetidir. Kendisi şöyle buyuruyordu: “Allah’ın benden daha büyük bir haberi ve daha büyük bir ayeti yoktur.” (Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.495 / et-Tüsteri el-Meraşi "Şerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.376) Ebi Hamzi es-Simali’den, İmam Ebi Cafer Muhammed (el-Bâkır) bin Ali, Allah'ın bu buyruğu: “Velayet hak olan Allah’a mahsustur” hakkında şöyle buyurdu: “O, Emir’ül Müminin Ali’nin velayetidir, Allahu Teala onun velayeti dışında hiçbir peygamber göndermemiştir.” (el-Haskani “Şevahid’üt Tenzil” c.1, s.471 / et-Tüsteri el-Meraşi "Şerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.549) 7. Ayet: “Amme yetesâelûn. Anin nebeil azîm. Ellezî hüm fîhi muhtelifûn” Meali: “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe Süresi 1,2 ve 3. Ayetler) Sahr bin Harb, Resulullah (saa)’a: Senden sonra hilafet kimindir? Diye sordu. Resulullah (saa) ºöyle cevap buyurdu: “İmamet, benden sonra Harun’un Musa’ya olan mertebesinde olan kiºinindir.” Bunun üzerine “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düºmüºlerdir” ayeti indi. Daha sonra Resulullah (saa) ºöyle buyurdu: “Yeryüzünün doğusundan batısına, denizinden karasına hiçbir ölü yoktur ki, Münker ve Nekir ona İmam Ali’nin velayetinden ve hilafetinden sormasın. Ölüye diyecekler ki: ‘Rabbin kim, peygamberin kim, imamın kim?” Ravi dedi ki: Müfessirler, Büyük Haber’in İmam Ali olduğunda ittifak etmiºlerdir. (Menakıb el-Kaºi s.213 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.376 / n Allah’a et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.376 / Ebu Bekir Mümin eº-ªirazi “Risalet’ül İtikadet”) 8. Ayet: “...Vemen yu’rid an zikri Rabbihi yeslükhü azâben sa’ade” Meali: “...Her kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse O, onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.” (Cin 17. Ayet) İbn-i Abbas Allah'ın bu buyruğu: “Her kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse” hakkında buyurdu ki: “Rabbinin zikri Ali bin Ebi Talib ve evlatlarının velayetidir.” (el-Haskani “ªevahid’üt Tenzil” c.2, s.386, Hadis No: 1035 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.515) 9. Ayet: - “Festemsik billezi uhiye ileyke inneke ala sıratin müstakim” (Zuhruf 43. Ayet) Meali: “Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. ªüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.” İmam Cafer’üs Sadık buyurdu ki: Allahu Teala peygamberine ºöyle vahyetti: ‘Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. ªüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.” Resulullah buyurdu ki: “Ey ilahım, doğru olan yol (Sıratul müstakim) nedir?” Allahu Teala buyurdu ki: “Ali bin Ebi Talib’in velayetidir, doğru olan yol Ali’dir.” (el-Hüvarezmi “Dür’ül Menakıb” s.62 / Ebu Talib et-Teclil et-Tebrizi “Mucem el-Mehasin vel-Müsavi” s.165, H.1417 1. Bas. / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.7, s.125) 10. Ayet: “Veinneke leted’ûvhüm ilâ sıratın müstakim” Meali: “Sen onları Sıratt’ul Müstakim (Doğru olan yol)’e çağırıyorsun” (Müminun 73. Ayet) İmam Cafer’üs Sadık buyurdu ki: “Sırat’ul Müstakim Ali bin Ebi Talib’in velayetidir” (Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” s.113 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.487) 11. Ayet: “Yâ eyyühellezine âmenüdhulü fissilmi kâffeten velâ tettebiu hutuvâtiº ºeytâni, innehü leküm adüvvün mubin” Meali: “Ey iman edenler, hepiniz topluca barıºa girin ve ºeytanın adımlarına uymayın, çünkü o size apaçık düºmandır.” (Bakara 208. Ayet) a) İmam Ali bu ayet için buyuruyor ki: “Barıº, biz Ehl-i Beyt’in velayetidir.” (Menakıb-ı Meğazeli / es-Seyyid Haºim el-Bahrani “Gayet’ül Meram” c.4, s.340 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.382 / es-Seyyid Sâdık eº-ªirazi “Aliyyün Fil-Kurân” c.1, s.25 / es-Seyyid Ali el-Abtahi “el-İmam’ül Hüseyin Fi Ahadis’ül Ferikayn” s.331) edenler, hepiniz topluca barıºa girin’ ayeti için buyuruyor ki: ‘Yani İmam Ali ve kendisinden sonraki vasilerin velayetine girin’ (Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” s.250 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.14, s.382) 12. Ayet: “Veinnellezine lâ yü’minûne bil âhireti anis sırâti lenâkibûn” Meali: “Fakat ahirete inanmayanlar, hep o yoldan sapmaktadırlar.” (Müminun 74. Ayet) İmam Ali bu ayet için buyuruyor ki: “Yol (sırat), biz Ehl-i Beyt’in velayetidir.” (Şeyh Hüsamettin el-Mirdi el-Hanefi “Âli Muhammed” s.35 / et-Tüsteri el-Meraºi "ªerh-i İhkak’ul Hak" c.20, s.58) 13. Ayet: “Veinni leğaffârün limen tâbe ve âmene ve amile sâlihen sümmehtedâ” Meali: “Ben; tevbe eden, iman edip yararlı iºler yapan sonra da hidayete eren kimse için bağıºlayıcıyım.” (Tâ Hâ 82. Ayet) İmam Ali bu ayet hakkında buyurdu ki: “Hidayete erenden maksat bizim velayetimize hidayete eren demektir” (Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” s.110) 14-Ayet “Âmener resûlü bimâ ünzila ileyhi min Rabbihi vel müminûne küllün âmene billâhi ve melâiketihi ve kütübihi ve rüsülihi...” Meali: "Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene lman etti. Müminler de hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman etti..." (Bakara 285. Ayet) Hüvarezmi; Şafii alimi Muhammed b. İbrahim Hameveyni'den, Ebi Selma dedi ki; Hz. Resulullah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Miraca çiktığımda yüce Allah bana buyurdu ki: 'Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti.' Ben de dedim ki: 'MüminIer de' bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: 'Ey Muhammed! doğruyu söyledin. Senden sonra ümmetine senin yerine geçmek üzere kimi seçtin?' Ben dedim ki: 'Ehlimin en hayırlısı olan Ali bin Ebu Talib'i seçtim.' Cenab-ı Hak bunun üzerine bana hitaben şöyle buyurdu: 'Ey Muhammed! Yeryüzüne baktım: Seni seçtim sana isimlerimden bir isim verdim. Ben her zikredildiğimde sen de zikredilesin Mahmud olan benim, sen ise Muhammed’sin, sonra yeryüzüne bir daha baktım ve Ali'yi seçtim, ona isimlerimden bir isim verdim. En yüce olan (Aliyyul Ala) benim:O da Ali'dir. Ey Muhammed seni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i ve soyundan gelen imamları nurumdan yarattım. Sonra da sizlerin velayetini göklerin ve yer yüzünün ehline sundum. Kim sizin velayetinizi kabul ettiyse benim yanımda müminlerden oldu. Kimde sizin velayetinizi inkar ettiyse kafirlerden oldu. Ya Muhammed! bir kul nefesi kesilinceye ve derisi kemiğe yapışıncaya kadar kadar bana ibadet etse, sonra yanıma sizin velayetinizi inkar ettiği halde gelirse onu kesinlikle affetmeyeceğim. Ta ki sizin velayetinizi ikrar edinceye kadar. Ey Muhammed! Onları görmek ister misin? Hz. Muhammed dedi ki: ‘Evet, ey Rabbim’ Bana buyurdu ki: ‘Arşın sağına bak!’ Arşın sağına baktığımda orada Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i, Ali bin Hüseyin (Zeynel Abidin)’i, Muhammed bin Ali (el-Bâkır)’yi, Cafer bin Muhammed (es-Sâdık)’i, Musa bin Cafer (el-Kâzım)’i, Ali bin Musa (er-Ridâ)’yı, Muhammed bin Ali (el-Cevvâd)’ı, Ali bin Muhammed (el-Hâdi), Hasan b. Ali (el-Askeri) ve Muhammed Mehdi b. Hasan’ı gördüm. O, onların içinde inci gibi parlayan yıldız gibiydi. Buyurdu ki: Ey Muhammed! Onlar benim kullarıma olan hüccetlerimdir. Onlar senin vasilerindir. Onlardan Mehdi, senin evlatlarından öldürülenlerin kanının intikamını alacak. İzzetime ve celalime andolsun ki o, düşmanlarımdan intikam alacak ve dostlarımı sevindirecektir. ” (el-Hüvarezmi “Maktel’il Hüseyin” C.1, S.95 / Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” S.486 / el-Hamvini eş-Şafii “Feraid’üs Simtayn” C.2’nin sonu / 15-Ayet “Yüridüne liyatfau nurullahi biefvahihim, mütimme nurehü velev kerihel kafirin.” Meali: “Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. O nurunu tamamlayacaktır, isterse kafirler hoşlanmasınlar!” (Saff 8. Ayet) Ebil Hasan el-Madi (as) bu ayet şöyle buyurdu: “Onlar Allah’ın nurunu İmam Ali’nin velayetini söndürmek istiyorlar, o nurunu tamamlayacaktır, yani imameti ona tamamlayacaktır.” (En-Nebati el-Amili “Es Sıratül Müstakim” c.1, s.292) İmam Ali'nin velayeti hakkındaki bu ayetler kat kat katlanabilir, iman edenlere bu kadar kafidir...Şimdi birkaç hadisi şerif sunuyorum... 1- İmam Ali’den naklen Resulullah (saa) ºöyle buyurdu : Ey Ali, bir kul Allaha karºı Nuh’un kavmi içinde kaldığı gibi ibadet etse, Uhud dağı kadar altını olup onu Allahın yolunda harcasa, ömrü uzun olup bin kere yayan hac etmeğe ömrü yetse ve sonra Safa ve Merve arasında mazlum olarak öldürülse ve bütün bunlara rağmen senin velayetin altında değilse o kiºi hiçbir zaman ne cennete girecek, ne de cennetin kokusunu koklayacaktır. (Menakıb-ı Hüvarezmi s.28 / Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.252 / Enis Emir'in "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.458) 2- İmam Ali buyurdu ki: Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Velâyeti Ali bin Ebi Tâlib hasni, femen dehale hasni âmene min azâbi.” Meali: “Ali bin Ebi Talib’in velayeti benim kalemdir, her kim kaleme geçerse azabımdan emanda olur.” Menakıb el-Kaşi s.101 et-Tüsteri el-Meraşi "Şerh-i İhkak’ul Hak" c.7, s.123; c.14, s.522 el-Hakim el-Haskani “Şevahid’üt Tenzil” c.1, s.170, Hadis No: 181 Müesseseti Âlil Beyt “Mecellet Terasena” c.49, s.69-70 Fadlullah bin Ebil Hayr er-Raşidiyye “Tetimmet’ül Esile” Ebu Talib et-Teclil et-Tebrizi “Mucem el-Mehasin vel-Müsavi” s.165, H.1417 1. Bas. El-Havizi “Tefsir-i Nur’üs Sıkleyn” c.5, s.39 El-Hir el-Amili “Cevahir’üs Sünni” s.176 Eş-Şeyh Saduk “Uyun Ahbar’ür Rida” c.1, s.146 “el-Emali” s.195, “Meanil Ahbar” s.371 “et-Tevhid” s.25 Şerafeddin el-Hüseyni “Tevil’ül Ayet’üz Zahira” c.1, .92 Es-Seyyid Hui “Kitab’üt Tahara” c.8, s.420 Eş-Şeyh Ali en-Nimazi “Müstedrek Sefinet’ül Bihar” c.10, s.462 El-Mirza Muhammed’ül Meşhedi “Tefsir-i Kenz’üd Dekaik” c.1, s.505 3- Resulullah (saa) İbni Abbas’a buyurmuş ki: “Ali’nin velayetinden şaşma, çünkü yakınlaştırılmış melekler ve gönderilmiş peygamberler bile Ali’yi buğz etseler, Allah-u Teala onları ateşe atardı”(el-Hirat S.161, Kunduzi, Yenabiül Mevedde C.1, S.53) 4- İmam Cafer-i Sadık, babası ve dedelerinden, İmam Ali’den naklen, Resulullah (saa) bir grup ashabına şöyle buyurdu: “Allah-u Teala, kardeşim Ali’ye sayılmayacak kadar çok faziletler vermiştir. Kim onun fazettiği halde zikrederse, Allah-u Teala onun geçmişte ve son zamanda işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerinden birini yazarsa, melekler sürekli olarak o yazıdan bir eser kaldıkça ona mağfiret dilerler. Kim onun faziletlerinden birini dinlerse, Allah Teala, onun işitmek yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerini içeren bir kitaba bakarsa, Allah Teala, onun bakmak yoluyla işlediği günahlarını affeder. Ali bin Ebi Talib’e bakmak ibadet ve onu zikretmek ibadettir, bir kulun imanı ancak onun velayetini kabul edip ve onun düşmanlarından uzaklaşırsa kabul olur”(Menakıb-i Harezmi, s.2. / el-Hamvini eş-Şafii' nin "Feraid es-Simtayn" c.1, s.18 / el-Künci' nin "Kifayet' üt Talib" s.252 / Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.121 / Gayet’ül Meram s.293 / el-Zehebi' nin "Mizan' ül İtidal" c.3, s.467 / Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk s.231-232 / el-Hafız el-Hamadani’nin “el-Menakib” / Enis Emir'in "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.344-345) 5- Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “Allah gökleri ve yeryüzünü yarattığında onları davet etti ve onlar icabet edince onlara benim peygamberliğimi ve Ali bin Ebi Talib’in velayetini arz etti. Gökler ve yeryüzü benim peygamberliğimi ve Ali’nin velayetini kabul ettiler. Sonra halkı yarattı ve bana ve Ali’ye dinin emirlerini intikal etti. Mutlu olanlar, ancak bizimle mutlu olanlardır ve kötü olanlar ise ancak bize karşı kötülük edenlerdir. Ben ve Ali, Allah'ın helalini ve haramını haram bildirenleriz.” (Menakıb-ı Hüvarezmi s.80 / Enis Emir "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.473-474) Allahu Teala bizleri onun velayetine tutunanlardan kılsın.... Meşhur Alevi şairlerinden Şeyh Süleyman el-Ahmed İmam Ali hakkındaki dörtlüğü ile son veriyorum... Veleyati li Emirin Nehli tekfini, İndil memati ve tağsili ve tekfini, ve tıyneti cübilet min kabli tekvini bi hubbi haydar fekeyfennaru tekvini... Meali: Arıların Emiri'(1)nin velayeti bana yeter, Ölümümde, techizimde kefenimde yeter, Çamurum ben yaratılmadan önce yoğruldu, Haydar'(2)ın sevgisiyle ateş bana nasıl değer.... (1)Arıların Emiri, Müminlerin Emiri demektir... (2)Haydar, Hz. Ali (as)’nin meşhur lakaplarındandır... 



- Velâyet Ayeti
“Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve zikir ederken rüku halinde zekat veren müminlerdir. Kim Allah’ı, O'nun Resulü'nü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır."(Maide : 55-56)
2- Tebliğ Ayeti
“Ey Peygamber, Rabbinden sana indirilen emri insanlara ilet. Eğer yapmazsan, O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur..."(Maide : 67)
"Tebliğ Ayeti" diye bilinen bu ayet, Hz. Peygamber, Veda Haccı'ndan Medine’ye döndüğü zaman, Gadirhum'da nazil oldu. Hz. Muhammed, Cuhfe'ye vardıklarında “Gadirhum” denilen yerde şöyle buyurdular:
“Benim Allah tarafından davet edilip de icabet etme zamanın yaklaşmıştır. Şüphesiz ki, ben de sorumluyum, siz de sorumlusunuzdur. Öyleyse şimdi siz ne diyorsunuz?”
Ashab şöyle dediler: “Biz şahadet ediyoruz”.
Sonra Hz. Muhammed şöyle buyurdular:
“Siz, Allah’tan başka bir ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna şahadet ediyor musunuz?"
Ashab yeniden.“Şahadet ediyoruz." dediler.
Hz. Muhammed: “Allah'ım, sen şahit ol.” Diyerek şöyle Buyurdular.
“Ey insanlar! Ben sizden önce (Kevser Havuzu başında) hazır olacağım ve siz havuz başında benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliği, Busra ile San’a arası kadardır. O havuzda, gökteki yıldızlar kadar gümüş kadehler vardır. Orada, ben iki değerli ve kıymetli emanetim hakkında sizi sorguya çekeceğim. O halde onlara karşı benden sonra nasıl davranacağınıza dikkat edin."
Ashabdan biri : “Ya Resulullah! O iki değerli emanetin nedir?” diye sordu.
Hz. Muhammed şöyle buyurdular: ’Kuran ve Ehl-i Beytime ipine sım sıkı sarılın. Kevser Havuzunda her iki emanet bir birinden ayrılmadan bana ulaşacaktır. Ehl-i Beyt’im, Nuh’un gemisi gibidir. Gemiye binenler kurtuldular, binmeyenler helak oldular’’
Hz. Muhammed sonra Hz. Ali’nin elinden tutup yukarıya kaldırıp şöyle buyurdular:
“Ey insanlar! Allah benim mevlâmdır, ben de sizin mevlânızım ve ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak, onu seveni sev, ona buğzedene buğzet."

“…..Bugün dininizi size kâmil ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım ve İslâm’ı size din olarak beğendim." (Maide : 3)
“(Ey Peygamber!) Sen ancak bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderi vardır.” (Ra’d : 7)
Taberî, Fahr-i Razî ve Suyutî’den rivayet edilmiştir:
‘’Hz. Muhammed elini göğsüne koyup şöyle buyurdu: “Benim vazifem uyarıp korkutmaktır, ve her kavmin bir hidayet önderi vardır.” Sora Hz. Ali’yi işaret ederek şöyle buyurdu: “Hidayet önderi sensin ya Ali!
“İman etmiş olan kimse, yoldan çıkmış olan kimse gibi olur mu hiç? Elbette bir olmazlar”. (Secde : 18)
Velid bin Ukbe’den aktarıldığına göre bu ayette ki “mümin"den maksat, Hz. Ali’dir.
"Acaba Rabbinden apaçık bir delile sahip bulunan, onu yine ondan bir şahit izleyen (...) kimse mi (yalanlanacak)?"(Hûd : 17)
Bu ayette zikredilen “apaçık bir delil" , Hz. Muhammed, "şahit" ise Hz. Ali'dir.
“... şüphesiz ki Allah onun (Peygamber'in) dostudur, Cebrail ve müminlerin salihi de...” (Tahrim : 4)
Gene bu ayette anılan “müminlerin salihi”. Hz. Ali’dir.
“Belleyip kavrayan kulak da onu bellesin.” (Hakka : 12)
Hz. Muhammed, bu ayeti okuduktan sonra Hz. Ali’ye bakarak buyurur: “Allah’tan istedim ki bu belleyip kavrayan kulak senin kulağın olsun.” Hz. Ali’de daha sonra şöyle der: " Hz. Peygamber'den duyduğum hiçbir şeyi unutmadım”.
“Şüphe yok ki Rahman, iman edenler ve iyi işlerde bulunanlara karşı (gönüllerde) bir sevgi bırakacaktır.” (Meryem : 96)
Hz. Muhammed, Hz. Ali'ye şöyle buyurur: “Ya Ali, de ki: Allah'ım, benim için kendi katında bir ahit kıl ve müminlerin kalbinde bana karşı bir sevgi bırak.”

İman edenler ve iyi işlerde bulunanlarsa, işte onlardır yaratılmışların en hayırlıları.” (Beyyine : 7)
Hz. Muhammed, şöyle buyurur: “Ya Ali! Ayette sözü edilen kişiler, sen ve sana uyanlardır."
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz?...” (Tevbe : 19)
Burada İman edenden maksat, Hz. Ali'dir. Tevbe süresi indiğinde (Hicretin 9. yılı) Hz. Muhammed, Hz. Ali’yi ‘’Hacılara tebligatları bildirmeye elçi olarak tayin eder ve Hz. Ali orada Hacılara 4 Maddelik bir teblikatta bulunur. Bunun bir anlaşma olup anlaşma süresinin sonuna kadar yürürlükte kalacağını beyan eder.
“Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat : 24)
Hz. Muhammed bu ayet için şöyle buyurur : “Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir”
“Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız” “(Zuhruf : 41)
Hz. Muhammed bu ayet için de şöyle buyurur : ‘’ Bu ayet Ali bin Ebi Talib hakkında indi. Kendisi benden sonra ahdi bozanlardan, adaletten sapıp zulmedenlerden ve dinden çıkanlardan intikam alacaktır.
“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekasür :
İmam Cafer Sadık bu ayet için şöyle buyurur : ‘’Nimetler, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib’ in velayetidir’’.
“Allah gönüllerinde hastalık olanların kinlerini hiç meydana çıkarmayacak mı sandılar, dileseydik biz sana onları gösterirdik, sen de onları yüzlerinden tanırdın, ant olsun ki sen onları sözlerinden tanırdın” (Muhammed : 29-30)
Bu ayette de Hz. Ali’ye kini olanlar kast edilmektedir.
‘’Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun’’. ( Nahl : 43)


’Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz’’. (Enbiya : 7)
Burada Nahl Suresi 43 ve Enbiya Suresi 7. ayetlerde bahs edilen ‘’Bilenlerden’’ kast edilen kişi gene Hz. Ali’dir. Keza Hz. Ali’de bunu şöyle doğrulamaktadır. ‘’Zikir Ehli biziz’’.
Hz. Ali şöyle buyururlar : Bu ümmet 73 fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf : 181), onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler)'dir.
“De ki : Hak geldi, batıl yıkıldı, batıl zaten yıkılacaktı” (İsra : 81)
Hz. Ali, Hz. Muhammed’in omuzlarına çıkarak putları kırdığında bu ayet iner. Bu ayette haktan maksat Hz. Ali, batıldan maksat da putlardır.
“İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır”. (Beyyine : 7)
Hz. Muhammed, Hz. Ali’ye şöyle buyurur : Onlar sen ve sana uyanlardır Ya Ali. Kıyamet gününde razı olmuş ve rıza görmüş olarak geleceksiniz, senin düşmanların ise gazap ve suç yüklü olarak gelecekler.
‘’Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk (Kalü belâ), dediler”. (Araf : 172)
Hz. Muhammed bu ayet için şöyle buyururlar. ‘’Allah da onlara şöyle buyurdu : Ben Rabbinizim, Muhammed Peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir’’.
“Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.(Araf : 44)
Muhammed bin Hanefi’den aktarıldığına göre babası Hz. Ali şöyle buyurdu: “..ayetindeki müezzin (münadi) benim’’.
“Önde geçenler, öne geçmişlerdir” (Vakia : 10)
Bu ayette bahs edilen ümmetin önde gideni Hz. Ali’dir.
“Senden önceki peygamberlere sor” (Zuhruf : 45)
Resulullah Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte bütün Peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu : “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Hz. Peygamber sorunca dediler ki : Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’in velayeti üzerine gönderildik. Aralarında perde vardır, Araf’ın üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf : 46)
Hz. Muhammed, Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.
Hz. Ali de bu konuda şöyle buyurur : ‘’Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek’’.
“De ki : Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d : 43)
Hz. Muhammed, şöyle buyurur. “.. sizin aranızda tanık olarak bulunan Ali bin Ebi Talib’dir’’.

“Allah müminlere kifayet etti” (Ahzap : 25)
Abdullah bin Mesud’dan aktarıldığına göre : ‘’Hz. Ali, Hendek savaşında Amr bin Abduved’i öldürdüğünde bu ayet indi’’.
“Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara : 274).
İbn-i Abbas ve Mücahit’ten aktarıldığına göre : ‘’Ali’nin 4 dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak nafaka verdi. Sonra bu ayet indi’’.
“Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe : 1, 2, 3).
“Velayet hak olan Allah içindir.” (Kehf : 44),
İmam Cafer-i Sadık’tan aktarıldığına göre. ‘’ Velayet, Emir’ül Müminin Hz. Ali’nin velayetidir.


Numan b. Sa'd diyor:
Hz. Ali (a.s) buyurdu:
"Yakın bir zamanda evlatlarımdan biri Horasan civarında zehirletilerek öldürülecek. Onun adı benim adım (Ali) ve babasının adı da İmran oğlunun adı (Musa)'dır. Bilin ki, her kim onu (bu gurbet elde) ziyaret ederse, Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını, yıldızlar sayısı, yağmur damlaları ve ağaç yaprakları kadar olsa bile affeder."[16





Asbağ bin Nebate şöyle demektedir : ‘’ Kuranın çeyreği Ehl-i Beyt’i kapsamaktadır. Hz. Ali de Ehl-i Beyt’ in reisi konumundadır. Yalnız Hz. Ali için özel olarak inen ayetler üç yüzün üstündedir’’. (1)
Bu ayetlerden bazıları şunlardır :
1- Velâyet Ayeti
“Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve zikir ederken rüku halinde zekat veren müminlerdir. Kim Allah’ı, O'nun Resulü'nü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır."(Maide : 55-56)
2- Tebliğ Ayeti
“Ey Peygamber, Rabbinden sana indirilen emri insanlara ilet. Eğer yapmazsan, O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur..."(Maide : 67)
"Tebliğ Ayeti" diye bilinen bu ayet, Hz. Peygamber, Veda Haccı'ndan Medine’ye döndüğü zaman, Gadirhum'da nazil oldu. Hz. Muhammed, Cuhfe'ye vardıklarında “Gadirhum” denilen yerde şöyle buyurdular:
“Benim Allah tarafından davet edilip de icabet etme zamanın yaklaşmıştır. Şüphesiz ki, ben de sorumluyum, siz de sorumlusunuzdur. Öyleyse şimdi siz ne diyorsunuz?”
Ashab şöyle dediler: “Biz şahadet ediyoruz”.
Sonra Hz. Muhammed şöyle buyurdular:
“Siz, Allah’tan başka bir ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna şahadet ediyor musunuz?"
Ashab yeniden.“Şahadet ediyoruz." dediler.
Hz. Muhammed: “Allah'ım, sen şahit ol.” Diyerek şöyle Buyurdular.
“Ey insanlar! Ben sizden önce (Kevser Havuzu başında) hazır olacağım ve siz havuz başında benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliği, Busra ile San’a arası kadardır. O havuzda, gökteki yıldızlar kadar gümüş kadehler vardır. Orada, ben iki değerli ve kıymetli emanetim hakkında sizi sorguya çekeceğim. O halde onlara karşı benden sonra nasıl davranacağınıza dikkat edin."
Ashabdan biri : “Ya Resulullah! O iki değerli emanetin nedir?” diye sordu.
Hz. Muhammed şöyle buyurdular: ’Kuran ve Ehl-i Beytime ipine sım sıkı sarılın. Kevser Havuzunda her iki emanet bir birinden ayrılmadan bana ulaşacaktır. Ehl-i Beyt’im, Nuh’un gemisi gibidir. Gemiye binenler kurtuldular, binmeyenler helak oldular’’
Hz. Muhammed sonra Hz. Ali’nin elinden tutup yukarıya kaldırıp şöyle buyurdular:
“Ey insanlar! Allah benim mevlâmdır, ben de sizin mevlânızım ve ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak, onu seveni sev, ona buğzedene buğzet."
Ve peşinden buyurdular: "Allah'ım, şahit ol!"
Tam o sırada ayet nazil oldu:
“…..Bugün dininizi size kâmil ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım ve İslâm’ı size din olarak beğendim." (Maide : 3)
“(Ey Peygamber!) Sen ancak bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderi vardır.” (Ra’d : 7)
Taberî, Fahr-i Razî ve Suyutî’den rivayet edilmiştir:
‘’Hz. Muhammed elini göğsüne koyup şöyle buyurdu: “Benim vazifem uyarıp korkutmaktır, ve her kavmin bir hidayet önderi vardır.” Sora Hz. Ali’yi işaret ederek şöyle buyurdu: “Hidayet önderi sensin ya Ali!
“İman etmiş olan kimse, yoldan çıkmış olan kimse gibi olur mu hiç? Elbette bir olmazlar”. (Secde : 18)
Velid bin Ukbe’den aktarıldığına göre bu ayette ki “mümin"den maksat, Hz. Ali’dir.
"Acaba Rabbinden apaçık bir delile sahip bulunan, onu yine ondan bir şahit izleyen (...) kimse mi (yalanlanacak)?"(Hûd : 17)
Bu ayette zikredilen “apaçık bir delil" , Hz. Muhammed, "şahit" ise Hz. Ali'dir.
“... şüphesiz ki Allah onun (Peygamber'in) dostudur, Cebrail ve müminlerin salihi de...” (Tahrim : 4)
Gene bu ayette anılan “müminlerin salihi”. Hz. Ali’dir.
“Belleyip kavrayan kulak da onu bellesin.” (Hakka : 12)
Hz. Muhammed, bu ayeti okuduktan sonra Hz. Ali’ye bakarak buyurur: “Allah’tan istedim ki bu belleyip kavrayan kulak senin kulağın olsun.” Hz. Ali’de daha sonra şöyle der: " Hz. Peygamber'den duyduğum hiçbir şeyi unutmadım”.
“Şüphe yok ki Rahman, iman edenler ve iyi işlerde bulunanlara karşı (gönüllerde) bir sevgi bırakacaktır.” (Meryem : 96)
Hz. Muhammed, Hz. Ali'ye şöyle buyurur: “Ya Ali, de ki: Allah'ım, benim için kendi katında bir ahit kıl ve müminlerin kalbinde bana karşı bir sevgi bırak.”
“İman edenler ve iyi işlerde bulunanlarsa, işte onlardır yaratılmışların en hayırlıları.” (Beyyine : 7)
Hz. Muhammed, şöyle buyurur: “Ya Ali! Ayette sözü edilen kişiler, sen ve sana uyanlardır."
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz?...” (Tevbe : 19)
Burada İman edenden maksat, Hz. Ali'dir. Tevbe süresi indiğinde (Hicretin 9. yılı) Hz. Muhammed, Hz. Ali’yi ‘’Hacılara tebligatları bildirmeye elçi olarak tayin eder ve Hz. Ali orada Hacılara 4 Maddelik bir teblikatta bulunur. Bunun bir anlaşma olup anlaşma süresinin sonuna kadar yürürlükte kalacağını beyan eder.
“Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat : 24)
Hz. Muhammed bu ayet için şöyle buyurur : “Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir”
“Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız” “(Zuhruf : 41)
Hz. Muhammed bu ayet için de şöyle buyurur : ‘’ Bu ayet Ali bin Ebi Talib hakkında indi. Kendisi benden sonra ahdi bozanlardan, adaletten sapıp zulmedenlerden ve dinden çıkanlardan intikam alacaktır.
“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” Tekasür 
İmam Cafer Sadık bu ayet için şöyle buyurur : ‘’Nimetler, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib’ in velayetidir’’.
“Allah gönüllerinde hastalık olanların kinlerini hiç meydana çıkarmayacak mı sandılar, dileseydik biz sana onları gösterirdik, sen de onları yüzlerinden tanırdın, ant olsun ki sen onları sözlerinden tanırdın” (Muhammed : 29-30)
Bu ayette de Hz. Ali’ye kini olanlar kast edilmektedir.
‘’Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun’’. ( Nahl : 43)
‘’Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz’’. (Enbiya : 7)
Burada Nahl Suresi 43 ve Enbiya Suresi 7. ayetlerde bahs edilen ‘’Bilenlerden’’ kast edilen kişi gene Hz. Ali’dir. Keza Hz. Ali’de bunu şöyle doğrulamaktadır. ‘’Zikir Ehli biziz’’.
Hz. Ali şöyle buyururlar : Bu ümmet 73 fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf : 181), onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler)'dir.
“De ki : Hak geldi, batıl yıkıldı, batıl zaten yıkılacaktı” (İsra : 81)
Hz. Ali, Hz. Muhammed’in omuzlarına çıkarak putları kırdığında bu ayet iner. Bu ayette haktan maksat Hz. Ali, batıldan maksat da putlardır.
“İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır”. (Beyyine : 7)
Hz. Muhammed, Hz. Ali’ye şöyle buyurur : Onlar sen ve sana uyanlardır Ya Ali. Kıyamet gününde razı olmuş ve rıza görmüş olarak geleceksiniz, senin düşmanların ise gazap ve suç yüklü olarak gelecekler.
‘’Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk (Kalü belâ), dediler”. (Araf : 172)
Hz. Muhammed bu ayet için şöyle buyururlar. ‘’Allah da onlara şöyle buyurdu : Ben Rabbinizim, Muhammed Peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir’’.
“Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.(Araf : 44)
Muhammed bin Hanefi’den aktarıldığına göre babası Hz. Ali şöyle buyurdu: “..ayetindeki müezzin (münadi) benim’’.
“Önde geçenler, öne geçmişlerdir” (Vakia : 10)
Bu ayette bahs edilen ümmetin önde gideni Hz. Ali’dir.
“Senden önceki peygamberlere sor” (Zuhruf : 45)
Resulullah Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte bütün Peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu : “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Hz. Peygamber sorunca dediler ki : Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’in velayeti üzerine gönderildik.
“Aralarında perde vardır, Araf’ın üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf : 46)
Hz. Muhammed, Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.
Hz. Ali de bu konuda şöyle buyurur : ‘’Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek’’.
“De ki : Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d : 43)
Hz. Muhammed, şöyle buyurur. “.. sizin aranızda tanık olarak bulunan Ali bin Ebi Talib’dir’’.

“Allah müminlere kifayet etti” (Ahzap : 25)
Abdullah bin Mesud’dan aktarıldığına göre : ‘’Hz. Ali, Hendek savaşında Amr bin Abduved’i öldürdüğünde bu ayet indi’’.
“Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara : 274).
İbn-i Abbas ve Mücahit’ten aktarıldığına göre : ‘’Ali’nin 4 dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak nafaka verdi. Sonra bu ayet indi’’.
“Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe : 1, 2, 3).
“Velayet hak olan Allah içindir.” (Kehf : 44),
İmam Cafer-i Sadık’tan aktarıldığına göre. ‘’ Velayet, Emir’ül Müminin Hz. Ali’nin velayetidir.



Hz. Ali (a.s)nin şecaat ve Yiğitliği
ımam Seccad (a.s) Yezidin önünde kendisini tanıtırken Hz. Ali (a.s)ın sıfat ve faziletlerini sayarak şöyle buyurdular:
Ben öyle bir adamın oğluyum ki, herkesten daha cesaretli ve yiğit idi; iradede herkesten daha güçlü idi; savaşta bir aslan gibi düşmanı öldürüyordu
savaşta bir aslan gibi düşmanı öldürüyordu; kuru otlarda esen bir kasırga gibi onları dağıtıyordu. [98]
Allame ıbn-i Ebi Cumhur el- ıhsai şöyle naklediyor:
Cabir-i Ensari şöyle rivayet etmiştir: Basrada (Cemel Savaşinda) Hz. Ali (a.s)la birlikte idim. Yetmiş bin kişi bir kadınla (Aişe ile) toplanmışlardı, savaştan kaçan her insanın;
Ali beni hezimete uğrattı, yaralanan her şahsın; Ali beni yaraladı, can veren herkesin; Ali beni öldürdü dediklerini gördüm. Ordunun sağ kolunda olduğumda Hz. Alinin sesini duyuyordum; sol kolunda olduğumda yine onun sesini duyuyordum. Talhanın can verdiği an onun yanından geçerken; Kim bu oku sana attı dediğimde; Ali bin Ebi Talib attı dedi. Bunu duyunca; Ey Bilkıys ve ıblis hizbi! Ali ok atmamıştır, onun elinde sadece kılıç vardır dedim. Talha dedi ki: Ey Cabir! Alinin göğe çıktığını, yere indiğini, doğudan ve batıdan geldiğini görmüyor musun? Doğu ile batıyı bir şey yapmıştır, süvariye yetiştiğinde onu mızrak vs. şeyle dürtüyor; biriyle karşilaştığında onu öldürüyor, yaralıyor ve yüzüstü yere seriyor veya; Ey Allahın düşmanı öl dediğin de o adam ölüyor, ondan hiç kimse kurtulamıyor. [99]
 
Savaşlardan birinde Hz. Ali (a.s)ın komutanları ımama: Eğer yenilgiye uğrarsak sizi nerede bulabiliriz? diye sorduklarında şöyle buyurdular: Beni nerede bıraktıysanız ben oradayım, oradan başka bir yere ayrılmam

Kaynaklar:
[98] - Biharul- Envar, c.45, s.138.
[99] - El- Mecla, s.410.
[100] - Hz. Ali Kimdir?, s.242

Hz.Peygamber, Ali'ye "Cenette ilk giren dort kisidir; Sen, Ben, Hasan, Huseyin. Soyumuz arkamizda, siamiz da sagimizda solumuzda girecektir; Ulular ulusu Allah benimle Ali'yi bir agactan yaratti. Agacin kökü benim, Ali dallari budaklari. Fatma o agacin verimidir. Hasan ile Huseyin meyveleri, siamizda yapraklaridir.Kim bu agacin dallarindan birine yapisirsa kurtulur, yapismayan helak olur" der






 İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor:
“Nebi veya İmam yeryüzünde olduğunda, Allah-u Teala azabı yeryüzünden kaldırır.”
Resulullah (s.a.a) de şöyle buyurmuştur:
“Yıldızlar gök ehlinin emniyet vesileleridir; Ehl-i Beyt’im de yeryüzü ehlinin emniyet vesileleridir.”
Peygamber ve İmamların yeryüzünde olmalarının gerekliğinden maksat, biz insanların hidayeti ve mutluluğu içindir. Masum İmamlar her çeşit günahtan tertemiz olduklarından ve Allah’a isyan etmediklerinden dolayı, onların vücudunun bereketiyle göklerin bereketleri bizlere yağmaktadır

Heyber savaşı ve Hayber’i feth ettikleri zamanda vuku buldu. Resulullah (s.a.a)’ın ashabından bazıları Hayber’i fethetmeye muvaffak olamayınca hazret şöyle buyurdular: “Bu bayrağı yarın öyle bir kişiye vereceğim ki, o Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever; Allah, Hayber’i onun eliyle fethedecektir.” Sonra; “Ali nerededir?” diye sordu. “Gözleri ağrıyor, hareket etmeye gücü yoktur.” dediler. Resulullah (s.a.a); “O’nu getirin” buyurdular. Hz. Ali’yi Resulullah (s.a.a)’in yanına getirdiklerinde onun başını dizlerinin üzerine koyup mübarek ağzının suyunu gözlerine sürdüler, o anda ağrısı iyileşti… Nihayet Hayber kalesini fethetti.



Menzilet hadisini Resulullah (s.a.a) Hz. Ali hakkında buyurmuştur. Hadis şöyledir: “Ya Ali, sen bana nispet, (menzilet-makam açısından) Harun’un Musa’ya olan nispeti gibisin; şu farkla ki, benden sonra bir peygamber olmayacaktır.”
Bu hadiste “menzilet” lafzı geçtiğinden dolayı menzilet hadisiyle meşhur olmuştur
 HZ ALİ  İCİN İNEN SON AYET
Kur’ân’ın en son ayeti, Hz. Peygamber (s.a.a) Haccet’ul- Veda’da Hz. Ali’yi kendisine vasi ve halife tayin ettikten sonra nazil oldu. Bu ayet, Maide suresinin üçüncü ayetidir. Ayetin meali şöyledir:
“Bugün küfre sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkamaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi size tamamladım ve bir din olarak İslam’ı seçip, beğendim





Levlâke levlâk lemâ halakte eflâk

Mealen: “Ya Muhammed! Seni varlığım için yarattım ve benim dileğim sensin. Ben on sekiz bin âlemi, senin için yarattım. Eğer seni ve Ehlibeyt’ini yaratmayacak olsaydım, evet sen olmasaydın, yerleri ve gökleri ve her ikisi arasında bulunan tüm varlıkları yaratmazdım” diyor.





33/AHZAB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu),
innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik . Onu... yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o , çok zalimdir, çok cahildir
Bazı hadislerde ayette geçen “emanet” Hz. Ali’nin velayeti olarak açıklanmıştır
Bunun sebebi şudur ki insan asaleten bu emaneti ona taşıttıracak ilim ve adalete (salih amellere) sahip değildi. Ama bunu elde etme kabiliyetine sahipti. Dolayısıyla ilk başta bu emaneti yüklenmenin ne kadar zor ve çetin olduğunu ve onu gerektiği gibi taşamadığında nasıl bir akıbete uğrayacağından gafil olduğu için onu taşımayı kolay zannedip kabul etti. Elbette o kimse bu sıfatlarla vasıflanır ki aksini elde etme yeteneğine de sahip olsun. Yani adil olabilme kabiliyetine sahip olmayan kimseye zalim denmez veya alim olabilme kabiliyetine sahip olmayana cahil denmez. Nitekim dağa taşa adil veya cahil denmez. Çünkü bu kabiliyet onlarda yoktur. Kısacası insan başta bu emanetin ne kadar ağır olduğunun farkında olmadığı için büyük bir cüretle bu emaneti kabul eder. Ama ilim elde ettikçe onun ağırlığının farkına varır. Eğer bu ilminin gereğini yerine getirir ve adil olursa (salih amelleri ve ilahi emir ve teklifleri yerine getirirse) emaneti layıkıyla taşır ve saadete ulaşır. Ama eğer bu ilmin gereğini yerine getirmez ve konumunun ve makam ve kabiliyetlerinin kadrini bilmez ve onları heba ederse, işte o zaman çok zalim ve cahil durumuna düşer. Belki de insanların çoğu bu büyük makam ve mertebenin ve paha biçilmez kabiliyet ve nimetin kadrini bilmediği ve onu heba ettikleri için insan bu sıfatlarla vasıflandırılmıştır.

Her halükarda insan hem üzerine aldığı bu emaneti sonuna kadar layıkıyla taşır ve Allah’ın halifesi olamaya ve “Hiç şüphesiz biz insanı yücelttik” (İsra, 70) tacını başına koymaya hak kazanır. Yada yüklendiği emanete sahip çıkmaz ve onu heba ederek esfeli safline kadar geriler. Nasıl ki Tin Suresinde bu hakikat başka bir tabirle şöyle beyan edilmiştir: “Gerçekten de biz, insanı, en güzel bir sûrete sâhip olarak yarattık. * Sonra da onu döndürdük, aşağıların en aşağısına attık. * Ancak iman edenler ve iyi işlerde bulunanlar başka, gerçekten de onlara bitmez tükenmez, başa kakılmaz bir mükâfat var.” (Tin, 5-6)

Aynı şekilde Asr suresinde: “Şüphe yok ki insan, elbette zararda, ziyanda. * Ancak iman edenler ve iyi işlerde bulunanlar ve birbirlerine gerçeği gözetmeyi ve sabretmeyi tavsiye edenler başka.” (Asr, 2-3)

İşte bundan dolayıdır ki yukarıda bahsettiğimiz “emanet” ayetinin ardından gelen ayetler insanı üç kısma ayırmaktadır: Mu’min, münafık ve müşrik: “Emânete hıyânet etmeleri yüzünden Allah, münâfık erkeklerle münâfık kadınları ve şirk koşan erkeklerle şirk koşan kadınları azaplandıracak; hıyânette bulunmayan mu’min erkeklerle mu’min kadınlara da tövbe nasîp edecektir ve Allah, suçları örter, rahîmdir.” (Ahzap, 73)

Bunun izahı şudur ki Hz. Ali’nin velayeti de yukarıda bahsettiğimiz genel ilahi velayetin bir boyutudur. Onun velayetini kabul etmeyen aslında Allah’ın velayetini kabul etmemiştir. Buna tefsir ilminde tatbik derler




 
 
  Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol