Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem imam Ali hakkında buyururki ; Seni sevenler ölürken hasretle ölmez,kabirde korkmaz ve tek kalmaz,kıyamet günü dehşete düşmez. Bu onlara yeterlidir. Tarih-i Bağdad c4 / 102,Lealil Masnua (Suyuti) s 64,Yenabi ul Mevedde
   
  ALEVİ İSMİN VAR ALEVİLİGİ YAŞİYONMU PEKİ
  ALEVİ VAR ALEVİ ŞUYU BUYU YOKTUR
 

MERHABA ALEVİ YİM DEMEKLE ALEVİYİM DİYENLER ALEVİ YEZİDİ OLMAZ VAR DİYEN  YEZİDDEN FARKİ YOKTUR NE ALEVİ KÜRTÜ VAR TÜRKÜ HEPSİ SUNNİ DİR , ALEVİLİGİ YAŞAMİYANLAR ALEVİ BİLE DEGİLDİR

ALEVİLİGİ YOK ETMEK İCİN HER OYUN DENENDİ SONUNDA BAŞARİLİ OLUYOR YAVAŞ YAVAŞ, ALEVİLİGİ YOK EDEN ALEVİYİM DEYİP ALEVİLİGİ YAŞAMİYANLAR VE KORKAN VE HALA ALEVİYİM DİYE KORKANLAR BULUNUYOR NE YAZİKKİ BUNU YAŞAYATAK ANCAK ÖGRENİRSİN


Aleviliğin oluşum Tarihi
Aleviliğin tarihi Islam’ın dönemlerine dek uzanır. Hz Muhammed, sağlında kendisinden sonra islam dünyasina önderlik edecek kişi olarak Hz. Ali’yi görüyordu.
Hz. Ali, Hz. Muhammed’ den sonraki ilk müslümandi. Hz. Ali, peygamberin amcasının oğlu ve birlikte büyüdügü, kardeşi gibi sevdiği bir kişiydi.
Hz. Muhammed vefatindan önce bazı hadislerinde ve çeşitli yerlerde yaptığı toplantılardaki konuşmalarında kendisinden sonra ümmetine yol gösterecek kişinin, rehberin, Ali olmasi gerektiğinin üstünde durarak vurguluyordu.
 
ğer verdiği sağ kolu idi. Bu sevginin ve saygının en güzel örneğide Hz. Muhammed’ in çok sevdigi değerli varlığı sevgili kızı Fatma ile Ali’yi evlendirmesiydi.
Hz. Muhammed’in erkek çocuğu olmamıştı. Onun soyu sevgili kızı Fatma ile Ali olan evlilikten olacak çocuklar ile devam edecekti. Ali’yi kendisinden sonra müslümanlara önderlik edecek en uygun kişi olarak görüyordu. Hz. Muhammed bir hadisinde; “ Ulular ulusu Allah, Peygamberi ayrı ayrı ağaçlardan ( soylardan) yarattı. Ağacın kökü benim, Ali dalları budaklarıdır. Fatma o ağacın verimidir.
Hasan ve Hüseyin meyveleri, şia’mızda yapraklarıdır.Kim bu ağcın dallarında birine yapışırsa kurtulur. Yapışmayan helek olur.” der.
Hz. Muhammed camaatle sohbet ederken kendisinin de insan olduğunu bir gün bu diyardan göçüp gıdeceğini ifade ettikten sonra konuşmasını şöyle sürdürür.”Size iki paha biçilmez şey bırakıyorum. İlkin Allah’ın kitabı, diğeri Ehlibeyttim. Size Ehlibeytime uymanızı öğütlerim” dedikten sonra sözlerini bircok hadis kitabında yeralan şu sözlerle sürdürür. Ehlibeyt’ i yani kendi aile çevresini kastederek, “onların önüne gecmeyin, yani onların hükümlerinden başka bir hüküm vermeye kalkmayın, yoksa helek olursunuz.... / der.
Hz. Muhammed bir başka hadisinde de “ ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır, şehri dileyen kapıya gelsin, Ben hikmetin şehriyim, Ali kapısıdır hikmetin dileyen kapıya gelsin” der.
Gene Ali ile ilgili başka bir hadislerinde de Hz. Muhammed şöyle diyor: “ Ali bedendir ben ondanım, ben kimin mevlası veliyf-i emri isem, Ali insanların hayırlısıdır. Kim bu kabul etmezse, gerçektende kafir olmuştur...” Hz. Muhammed Kur’an-ı Kerim ve Hz. Ali ilişkisini ise bir hadisinde şöyle anlatıyor. “ Ali, Kur’an iledir ve Kur’an Ali ile; ikisi havuz kenarında benimle buluşuncaya kadar ayrılmazlar.”
Ali’nin kişiliği ile ilgili bir hadisinde ise “ Ümmetimin en ileri ve gerçek hüküm vereni Ali’dir.Allah’ım O nereye dönerse, nereye varırsa O’nunla beraber ol ....”
Hz. Muhammed kendisinden sonra yerine Hz. Ali’nin görevlendirildiğini bir başka hadisede şöyle açıklıyor; ” Ali benim bilgimin kapısıdır; tebliğe memur olarak gönderdiğim şeyleri benden sonra ümmetime bildiren, açıklayan kişidir; O’nu dinleyin... “ ve “ O’na baş kaldırmak nifak...” der.
Hz. Muhammed, Ebu Talib ‘in evindeki bir toplantıda, ellerini Ali’nin omuzlarına koyarak şöyle der; “ içinizde bu benim kardeşimdir, vasiymdir, halifemdir, artık O’nu dinleyin ve O’na itaat edin.” Hz. Muhammed’in Hz.Ali’yi kendisinde sonra halifesi olarak düşündüğünü birçok kaynakta görüyoruz. Hatta gelecekte olacakları önceden görmüşcesine ileride bu konuda bir bir huzursuzluk çıkması durumunda Hz. Ali tarafından tutulması gerektiğini bir hadisinde şöyle belirtir :
“ Benden sonra fitne (huzursuzluk ) olacaktır. Bu oldumu, Ebu Talip oğlu Ali tarafını tutun. Çünkü O bana ilk iman edendi. Kıyamettede benimle ilk dostluk edecek odur. O Sıddıyk-Ekber’ dir. O bu ümmetin Faruk’udur. O müminlerin ulusudur, reisidir.”
Hz. Muhammed Veda Haccı’ nda kendisinden sonra yerine Ali’yi vekiltayin ettiğini şöyle açıklamıştır: “ Ben kimin mevlası isem, Ali’de O’nun mevlasıdır. O’ na dost olana dost, düşman olana düşman ol, O’na yardım edene yardım et, O’nunla horlayanı horla, nerede olursa olsun gerçeği O’nunla beraber kıl...”.
Hz. Muhammed’in bu açıklamasından sora; Ebu Bekir, Ömer ve sahabeden önde gelenler Ali’inin veliliğini kurtlarlar hatta Ömer; “ kutlu olsun sana ne mutlu ey Ebu Talip oğlu Ali, bugün benim ve her erkek ve kadın müminin mevlası oldun” diye konuşma yapar.
Bu gelişmelerden sonra Hz. Muhammed bu doğrultudaki konuşmasının sonunda “kalk ya Ali” diye Ali’yi ayağa kaldırır ve cemaate şöyle der.
“ Benden sonra imam olarak halka doğru yolu göstermek üzere seni seçtim. Senden razı oldum, Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır, özünüz doğru olarak O’na uyun ...”arkasından ; “Allah’ım O’nu seveni sev O’ na düşman olana düşman ol” diye ilave eder.
Hz. Muhammed vefatından sonra kendi yerine Hz. Ali’yi düşünmesine ve bunu çeşitli vesilelerle açıklamasına karşın kendisinin dünya değiştirmesinden sonra olaylar düşündüğü gibi gelişmemiştir.
Hz. Muhammed hasta yatarken durumunun ağır olduğunu fark edince çevresindekilere;”Bana yazmak icin bir şeyler getirin. Size bir şey yazdırayım ki, benden sonra asla yol yitirmeyesiniz” der.
Peygamberin bu isteğinin yerine getirilip getirilmemesi konusunda tartışma çıkar. Orada bulunan Ömer ve çevresi Peygamberin kendinde olmadığını, yazacaklarının geçersiz olacaığı ve hatta Peygamberin “ sara nöbeti “ geçirdiğini söyleyerek vasiyetin yazılmasına engel olurlar.
Böyle olunca Hz. Muhammed vasiyetini yazmadan dünyasını değiştirir. Hz. Muhammed’in vefatı karşısında; başta Hz.Ali ve Fatma olmak üzere yakın çevresi şok olur. Peygamberin ölümü karşısında sevenleri şaşkına dönerler.
Bu şaşkınlık atlatılmadan büyük bir üzüntü hali yaşanırken; Hz. Ali, Hz. Fatma , Selman-ı Faris ve aile yakınları acı içinde Hz. Muhammed’in cenaze işleri ile uğraşırken, Ömer etkisi altına aldığı bazı kimselerle Ebu Bekir’i halife ilan eder. Arkasından da önüne geleni kılıç korkusu ile Ebu Bekir’e biat’a zorlar.






Kürt Aleviler, öncelikle gerçeklik bağlamında tartışma konusudur. Şöyle k; Kürt Alevilerin aslında Kürtleşmiş Türkmenler olduğu iddia edilmektedir ki bu husus gerçekten güçlü dayanaklara sahiptir. Bu konudaki en önemli araştırma Alevi araştırmacı Cemal ŞENER'in 'Alevilerin Etnik Kimliği' adlı çalışmasıdır. Bu çalışmada Türkmenlerin nasıl Kürtleştiği gözler önüne serilmektedir. Kanımca bu konudaki en güçlü kanıt Alevi ayinlerinin (cem) en temel unsurlarından biri olan deyişlerin hiçbirinin Kürt dilinde olmayışıdır. Kürtçe konuşan Alevilerin cemleri de tıpkı Türkçe konuşan Alevilerin cemleri gibi Türkçedir. Kürt dilinde söylenmiş hiç bir deyiş olmadığı gibi Aleviliğe ait Kürtçe yazılmış hiçbir belge yoktur. Üstelik tarihte kendini Kürt kabul eden hiçbir Alevi önderi de bulunmamaktadır.
ANADOLU
ALEVİLİĞİ

Bilindiği gibi, Alevilik İran'dan Yugoslavya'ya kadar olan bir coğrafyaya yayılmıştır. Bu coğrafya parçası üzerinde ise Anadolu Aleviliği ayrı bir sosyal yapıyı arz eder. Meselâ Şapolya'ya göre, Anadolu Aleviliği İran Şiliğinden tamamen ayrıdır; yalnız Hz. Ali
sevgisinde birleşirler, Türk Aleviliği Emevilerin Türklere baskısından doğmuştur ve 'müslümanlığın haram ettiği bir çok kaideler, Türkmen ananesine ve töresine aykırı olduğundan müslümanlıkta bir reform yapmışlardır' der. Fığlalı'da alevileri Ehl-i Sünnet içinde mütala eder ve Şia ile yakınlıklarını sadece Hz. Ali'ye olan muhabbetlerine bağlar (I2) . Bunun sonucu olarak Anadolu Türklüğüne has bir Alevilik anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayış Anadolunun Türkleşmesinde ve vatan olmasında, özellikle Türk dilinin korunmasında çok önemli fonkisyonları yerine getirmiştir. Bu anlayışa bağlı olarak 'Türk soyundan olmayan Bektaşiler dahi, inancın etkisiyle ayin ve erkanlarını, nefes' duvaz, ve deyişlerini Türkçe olarak dile getirmişler ve Türkçe yazmışlar. Türk dili Yunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi Bektaşi ve Alevi Türk ozanlar sayesinde öz benliğini korumuş ve gelişmiştir. O halde Aleviliği mezhep açısından değil, Türklük açısından değerlendirmek, hem milliyetçilik, hem laiklik ilkeleri bakımından zorunludur (3) . Dolayısıyla milli birliğimiz açısından Alevilik birleştirici ve bütünleştirici önemli fonksiyona sahiptir. Sosyal bilimciler özellikle sosyolog ve folklorcular bu fonksiyonun sağlıklı ifadesi için, Anadolu Alevi kültürünün kültür kalıplarını ortaya çıkarmak zorundadır.

 ASLİNİ İNKAR EDENLER HARAMZEDEDİR HZ ALİ S,.A

 



1. alevilik demek namuslu yaşamakdir ,aleviligi tüm toplumlarla bir etmek cahillik ve alevi düşmanligin tan kendisir, ELİNE  BELİNE DİLİNE SAHİP OL DEMENİN AMACİ ALEVİLERİN NAMUSLU VE ÖZÜNÜ KİŞİLİGİNİ BENLİGİNİ KAYBETMEMESİ VE DÜNYA TOPLUMLARLA BİR ETMEK ALEVİLİGİ HZ ALİ S.A DÜŞMAN VE İNKARCİLARİN İŞİNE GELİR ,ONLARİ. ALEVİLİGİ YOK ETMEK İÇİN ALEVİ KÜRTÜ ALEVİ DEVRİMCİ ATEİST VE İSLAM İÇİ İSLAM  DIŞI GÖSTERENLER ALEVİLİGİ YOK ETME PLANİDİR, HZ ALİ S,A  VE EHLİBEYTİ  KERBELADA ŞEHİT EDEN ZİHNİYETİ SAVUNMAK ALEVİ VE EHLİBEYT DÜŞMANLİGİ YAPMAK DEMEKDİR ,BUNU AYETLERDE ACİKCA SÖYLER , BUGÜN EHLİBEYT VE ALEVİLERİ KATLEDİLMESİDE HERŞEYİ GÖSTERİYORDUR, SİZLER ŞUNU BİLİNKİ DÜNYADA TEK MÜMİNLERİN ALEVİ OLDUNU KANİTLAMAK VE DOGRU YOLU GÖSTERMEK ALEVİ HZ ALİ İNANCİNA EHLİBEYTE  SAYGİ OLARAK  BİR VAZİFE GÖRÜYORUZ ,












1. Ayet: “Gerçekten biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve korkup titrediler. Onu, insan yüklendi. Doğrusu insan, pek zalim ve cahil oldu.” (Ahzab 72. Ayet) Hz.Ali (as) şöyle buyurdu: Benim Allah’ın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır. (Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.101) 5. Ayet: “Ves’el men erselnâ min kablike min rüsülinâ...” Meali: “Senden önceki peygamberlere sor...” (Zuhruf Süresi 45. Ayet) İbn-i Abdül Birr dedi ki: Resulullah (saa) isra gecesinde miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki: Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’ in velayeti üzerine gönderildik. (el-Künci "Kifayet' üt
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Velâyeti Ali bin Ebi Tâlib hasni, femen dehale hasni âmene min azâbi.” Meali: “Ali bin Ebi Talib’in velayeti benim kalemdir, her kim kaleme geçerse azabımdan emanda olur
 
 
 
ALEVİLİKDE EVLİLİK ; alevi alevi evlenince alevidir, kuranda bütün kavimlerin helak  oldugu gibi onlarin  ahlaksiz ve sapık ilişkilerden dolayı CENABİ HAK   HELAK ETMİŞTİR , HZ MUHAMMED  .sav KİZİ  FATİMA İSTEYEN ÖMER   EBU BEKİRE VERMEMİŞTİR , HZ ALİ R.A FATİMA SEVMEKDE AMA HİÇ BİR ŞEYİ YOKTUR,  OYSA ÖMER EBU BEKİR VARLİKLIYDİ   ,ONLAR FATİMA İSTEDİNDE AYET İNDİ , AYETLER ŞUNLARDİR,ikrardan cikanlar düşkün olur ,düşkünler hakikata ulaşamaz ,hakikata uşamiyanlar bize ulaşamaz , 72 mileti bir nazarla bak ama aslini ve ahlakini şerefini  namusunuzu koruyun,
 
 
 
..." (Bakara 285. Ayet) Hüvarezmi; Şafii alimi Muhammed b. İbrahim Hameveyni'den, Ebi Selma dedi ki; Hz. Resulullah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Miraca çiktığımda yüce Allah bana buyurdu ki: 'Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti.' Ben de dedim ki: 'MüminIer de' bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: 'Ey Muhammed! doğruyu söyledin. Senden sonra ümmetine senin yerine geçmek üzere kimi seçtin?' Ben dedim ki: 'Ehlimin en hayırlısı olan Ali bin Ebu Talib'i seçtim.' Cenab-ı Hak bunun üzerine bana hitaben şöyle buyurdu: 'Ey Muhammed! Yeryüzüne baktım: Seni seçtim sana isimlerimden bir isim verdim. Ben her zikredildiğimde sen de zikredilesin Mahmud olan benim, sen ise Muhammed’sin, sonra yeryüzüne bir daha baktım ve Ali'yi seçtim, ona isimlerimden bir isim verdim. En yüce olan (Aliyyul Ala) benim:O da Ali'dir. Ey Muhammed seni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i ve soyundan gelen imamları nurumdan yarattım. Sonra da sizlerin velayetini göklerin ve yer yüzünün ehline sundum. Kim sizin velayetinizi kabul ettiyse benim yanımda müminlerden oldu. Kimde sizin velayetinizi inkar ettiyse kafirlerden oldu. Ya Muhammed! bir kul nefesi kesilinceye ve derisi kemiğe yapışıncaya kadar kadar bana ibadet etse, sonra yanıma sizin velayetinizi inkar ettiği halde gelirse onu kesinlikle affetmeyeceğim. Ta ki sizin velayetinizi ikrar edinceye kadar. Ey Muhammed! Onları görmek ister misin? Hz. Muhammed dedi ki: ‘Evet, ey Rabbim’ Bana buyurdu ki: ‘Arşın sağına bak!’ Arşın sağına baktığımda orada Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i, Ali bin Hüseyin (Zeynel Abidin)’i, Muhammed bin Ali (el-Bâkır)’yi, Cafer bin Muhammed (es-Sâdık)’i, Musa bin Cafer (el-Kâzım)’i, Ali bin Musa (er-Ridâ)’yı, Muhammed bin Ali (el-Cevvâd)’ı, Ali bin Muhammed (el-Hâdi), Hasan b. Ali (el-Askeri) ve Muhammed Mehdi b. Hasan’ı gördüm. O, onların içinde inci gibi parlayan yıldız gibiydi. Buyurdu ki: Ey Muhammed! Onlar benim kullarıma olan hüccetlerimdir. Onlar senin vasilerindir. Onlardan Mehdi, senin evlatlarından öldürülenlerin kanının intikamını alacak. İzzetime ve celalime andolsun ki o, düşmanlarımdan intikam alacak ve dostlarımı sevindirecektir
 
 
 







1- Tathir Ayeti

“Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”

 

 

AHZAP SÜRESİ(33(

Birçok tefsir ve hadis kitaplarında bu ayet-i kerimedeki “Ehl-i Beyt”ten maksadın, Peygamber’in Ehl-i Byeti ve onların da, “Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (a.s)" olduğu açıklanmıştır.

Suyutî, ed-Dürr'ül-Mensur adlı tefsirinde, Taberanî'nin, Ümmü Seleme'den şöyle tahriç ettiğini bildiriyor: "Peygamber (s.a.a), kızı Fatıma (a.s)'a şöyle buyurdu: “Kocanı ve çocuklarını benim yanıma getir.” O da gidip onları getirdiğinde, Peygamber (s.a.a) Fedek’ten getirilmiş olan abasını onların üzerine attı ve mübarek ellerini onların üzerine koyup şöyle buyurdu: “Allah'ım, bunlar Muhammed’in ailesi ve soyudur, kendi rahmet ve bereketlerini Muhammed’in ehli ve soyunun üzerine indir; nasıl ki İbrahim'in soyuna indirdin. Şüphesiz ki sen, övülensin, yücesin.”

 

 

“Bu ayet (Tathir Ayeti) beş kişinin hakkında nazil olmuştur: Ben, Ali, Fatıma, Hasan, ve Hüseyin...”[3]

Bu ayetin tefsirinde, Ehl-i Beyt (a.s)'dan maksadın kimler olduğu hakkında Aişe'den şöyle bir rivayet nakledilmektedir:

“Bir gün Peygamber (s.a.a) üzerinde siyah yünden dokunmuş nakışlı bir kumaş olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali geldi, Peygamber onu o kumaşın altına aldı; sonra Hüseyin geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı; sonra Fatıma geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı; daha sonra da Ali geldi, geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı ve şu ayeti okudu: “Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”

 

 

 

 



 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol